Eğer ki balıkçılık , en az tarımcılık kadar değer kazabilirse bu bahsettiklerinizi yaptırım olarak uygulayabiliriz.
Bugün ziraat üretimi yapan insanları eğitemediğiniz bir toplumda balıkçılık ile ilgili bu uç noktalardaki insanlara ulaşmanız mümkün olmayacaktır.
Eğitimi çok ciddi düzeyde önemseyen ve genç nesile ulaşmayı çok değerli bulan, bu konuda çabalayan biri olarak, bizler kendimizi profesyonel amatör yaklaşımlarına çekmek yerine , daha da amatör karakter ve kişiliğe bürünüp, bu bakış açısıyla yaklaşımlar göstermeliyiz.
niye balıkçıyı sınırlama sevdasındayız ? , bu yazımı istanbulda geçirdim. Bir tane sadece bir tane sirküler gereği balığı geri salan görmedim. İstanbul gibi türkiyenin balıkçılarrın yüzde kaçı burada ama ortada durum bellidir.
Tatlı suların balıklandırılması için çalışmaki balık neslinin çoğalması , suların korunması için uğraşmak daha büyük gerçek sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır.
Doğru balık popülasyonların sağlanması sularımızın gerçek balıklarının korunması için
onların üretilmesi ve sularımızın devlet eliyle balıklandırılması gerekmektedir. Bizde bunun için öneriler sunmalıyız,
Sizlere bir iç muhasebe sorusu , yasak çı dernek miyiz. yoksa balık neslinin korunması için tüm çözüm yollarını zorlayan bir dernek miyiz ?
Murat kardeş,
Hemen soruna cevap vereyim.
Tüm Dünya'da sürdürülebilirlik nasıl sağlanıyorsa, nasıl sağlanması gerekiyorsa bizim ülkemizde de aynı şekilde sağlanmasını destekleyen bir derneğiz.
Sen seçenekli bir soru içinde bile
"Yasakçı bir dernek miyiz?" sorusunu sorabiliyorsan RASTGELE-DER kuruluş ve işleyiş mantığını, yol güzergahımızı hiç anlamamış, benimsememişsin derim.
Senin açıklamandan çıkan sonuç çok basit.
Bu ülke insanı kısıtlamaya ,kurala uyum sağlamaz. Ancak devlet balıklandırmalı bu toplumda alabildiğine yok etmeli.
Kardeş bu devlet senin dediğini yıllarca yaptı.
DSİ bir yandan, KKGM bir yandan, DKMPGM bir diğer yandan özellikle göl ve göletleri (doğru ya da yanlış balık türleri kullanarak) alabildiğine balıklandırdı.
İnsanımız da alabildiğine avladı. Üreme sezonu, boy limiti, avlanma yönetemi gibi sınırlamaları, YASAKLAMALARI hiçe sayarak avladı.
Sonuç ortada.
Bu konuda tüm Dünya'da geçerli bir kavram var.
Duymuşsundur.
FAYDALANAN ÖDER.
Bu ülkenin doğal kaynakları arasında doğal canlı varlıkları da yer almakta.
Hiç balık avlamayanın da bu doğal balık türlerimiz üzerinde hakkı bulunmakta. Hatta devlet eliyle, gerekli harcamalar yapılarak sularımıza salınan balıklar üzerinde de doğal olarak hakları bulunmakta.
Devlet balıklandıracak, devlet koruyacak, devlet denetleyecek.
Biz yasaklama, kısıtlama, eğitim, eğitim karşılığı belge alımı olmaksızın lüpleteceğiz.
Yok böyle bir şey. En azından içsularımızda avlanacak avcılara mutlaka yaptıkları eylemin doğrularını anlatan, yanlışların yapılmaması için ikna edebilecek bir eğitim verilmesi şart. Kısıtlamalara da, yasaklara da o zaman ikna olunabilir. O zaman uyum sağlanabilir ve sürdürülebilirlik hayalimiz gerçekleşir.
Ve sonra da bu kişileri belgelendirmek, belgesiz avlanmanın önüne geçmek te sonraki bir şart.
En azından belirlenmiş bölgelerde, mutlaka korunması gereken doğal yaşamın halen sürdüğü içsularımızda bir pilot çalışma olsun başlatarak bu sularda avlanacaklara eğitim ve belge sonrası av izni vermek, sonrasında da kademeli olarak bu uygulamayı ülke geneline yaymak, bence en akılcı yaklaşımdır.
Sen bunlara YASAKCILIK diyorsan.
Derneğimizi karıştırmadan, tamamını üzerime alayım ve ben YASAKÇIYIM diyeyim.