ALA ÇAĞIRMALARI (Sade Güzellik)
Av tarihi: 27-09-2011
İki farklı avlak, bir yavru geyik, iki alabalık; birisi bol benekli, diğeri sade olsun... Başka ne olsun? Orman olsun çokça çam ormanı ve yer yer arasına karışmış düz yapraklı ağaçlar olsun. Sararmış, hafifden kızarmış olsun bu yapraklar. Yer yer sis olsun manzaramda... Eylül ayı ama erken bir sonbahar olsun. Ekim'in Kasım'a kavuştuğu gibi olsun...
İhtiyarla (Ercan Güven) sezon kapanış avı için kaçmıştık. Kaçtığımız avlak yıllar önce ihtiyarı götürdüğüm bir avlaktı. Bu avlağa gidebilmek için çok ince bir istihbarat, araştırma yapmıştım zamanında. Ha deyince gidilebilecek bir avlak değildi.(neyse uzun hikaye)Orman içi vahşi bir avlak. İlk gittiğimizde çok güzel, keyifli ve verimli bir alabalık avı yapmıştık. (İkinci kez yine gitmiş çok kısa bir av yapmıştık. Kıştan kalma diz boyu karda, ayı izlerinin eşlik ettiği 2-3 km lik dağ-orman yolunu binbir zahmetle yürümek zorunda kalmıştık. Bu ikinci avda Sevgili Murat Coşkun'da bizleydi. Çokça selam olsun Murat'a ve boş dönmemiş yine alabalığımızı tutmuştuk.) Bu üçüncü avımız olacaktı bu avlakta.
Avlağa vardık muhteşem bir sis basmış ormanın içini. Manzaranın seyrine doyum olmuyor. İnanın av yapmasanız bile bu keyfi yaşamak yeter öyle söyleyim. Sisin örtemediği alanlardaki orman manzarası ne bileyim muhteşem işte. Ava başladık ama avımız verimsiz geçiyor. Sıkı bir av baskısının yanında katliama varan avlarda yapılmış burada. Etraftaki izlerden net belli. Umutla oltamızı atıyoruz çekiyoruz. Ben kısmetliydim. Oltamda nasibim müthiş bir direnç gösteriyor. Kanırta kanırta, zor bela aldım sudan. 37 cm lik bir doğal alabalık. Zaman geçtikçe muhteşem sis, sapsarı güneşe yenik düşüyor ve kayboluyordu. Tıpkı bizim umutlarımız gibi.
İhtiyar ise kısmetsizdi. Vakit öğlen olmuş karnımızı doyuruyoruz, bu avlakta daha fazla kalmanın anlamı yok. İhtiyar dedim istersen kalabilir avlağı zorlayabiliriz ama verim yok. Haklısın ne yapabiliriz var mı başka bir düşüncen, planın dedi.
Olmaz mı, sezonun son avı bu. B-C planlarım var, hadi sorma gidelim yolda konuşuruz dedim. Bölgenin yakınlarında sayılabilecek başka bir avlağa geldik. Dünyanın en güzel avlağına. Dinleniyoruz ve bir yandan da çevreyi gözlemliyoruz. Vakit ikindi vakti.
Büyük heyecan şimdi başlıyor. Dünyanın en güzel avlağında yaşanır, tarifi imkansız bambaşka bir heyecandır bu.
Derenin yukarılarına doğru paslaşa paslaşa avlanıyoruz. Biraz zorlu dere ve mevsim itibarı ile suyu azalmış olduğundan bir çok yeri pas geçmek zorunda kalıyoruz.
Bu durum parkurun güçlüğü ile de birleşince sık sık dereden çıkmamıza ve dik bayırları tırmanmamıza neden oluyor. Tekrar uygun yerlere ulaşmak için bu dik bayırlar gibi önümüze çıkan yeni bayırları da yavaş yavaş inmek zorunda kalıyoruz. Vakit akşam olmak için çok acele ediyor, biz de akşam karanlığına kalmadan hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Ama işimiz zor ve bunca parkuru kah dereden, kah dik patikalardan birbirimize destek olarak anca geçebiliyoruz. El ele vermemiz gereken dik bayırlar bunlar. Karanlığa kalırsak parkurun tehlikelerine açık bir hale geleceğiz ve keyfimiz kaçacak besbelli.
Oltamı her atıp çekişimde kendimden geçiyorum adeta. Bir ufak dokunuş aklımı başımdan alacak. Bazen suyun içindeki bir dala dokununca mepsim ahh diyorum, acaba balık mıydı diye. Suyun içindeki bir ilişkene dokunan mepsimin aldatmacasından dolayı balık mıydı, değil miydi diye iyice emin olmak için tekrar aynı yere atıyorum mepsi. Evet dala deymiş bu, balık değilmiş anasını satayım diyorum. Heyecanım bunu yaptırıyor bana anlatılamaz gerçekten. Dünyanın en güzel avlağında olur böylesine heyecanlar. Bir de zamanla yarışmak durumunda iseniz anlayın işte.
Ya bu dereye bi daha geleceksin Monti, ya da bu iş bugün sona erecek ve bütün merak bitecek.
İlerliyorum şahane diyebileceğim bir akara geliyorum. Ve burada, bu noktada avı sonlandıracağım çünkü zaman kalmadı akşam olmak üzere. Bir sonraki olta atılacak yeri merak etsem de avı bu merak içinde bitireceğim. Her balık olabilecek yerlerden boş çıkınca bir sonrakine bakmak ister insan. Ama bakmayacağım ne olursa olsun, ya tutacam buradan ya da boş çıkacam kesin karar. 90+3 gibi bişey durumum. Av kafamda tamamen bitmiş durumda. Tutamazsam başka zaman gelirim dedim. Önümde güzel bir akar var ve 5-6 kere atış yapmalık canı var yerin.
Atıyorum oltamı; anlatmam çok zor bu anı gerçekten zor. Yıllardır birbirine kavuşamamış sevgili gibiyiz o beni, ben onu bırakmıyorum. Meps dudaklarını kilitlemiş bırakıp gitmesi imkansız. Sımsıkı sarılıp kucaklaşıyoruz. Öpüp kokluyorum onu. İnanamıyorum bu nasıl sade bir güzellik, Allah'ım sana şükürler olsun diyorum.
Çok farklı sade bir güzelliğe sahip kırmızı benekli alabalık. Rüyada olanlar bazen gerçek hayatta da olabiliyor, ama rüyaydı rüya bu. Gerçek bir rüya...
Fotoğraf makinamı unutup yanımda getiremediğim avlarımdan biriydi. Allah'tan ihtiyarın makinası bu avda yanında idi. Bu güzelliği çekmek için getirmişti sanki makinayı. Bakmaya doyamadığım, aklımı başımdan alan alabalıklar arasına girmişti. Sizler de bakın istedim. Bakın bakın daha yakından bakın hele. Yanal çizginin altında tek bir benek yok, sadeliğe bakın yaa... (Bazı Abant alalarında da rastlanır bu sadeliğe yanal çizginin altına benek inmez)
Ben makinayla poz çekerken ihtiyar son atışlarını yapıyordu, ama nasibi yoktu bugün.
Birinci avlağa giderken yolumuza çıktı; ürkek ve şaşkındı ama bize izin verdi arabadan indik, peşinden yürüdük ihtiyar videoya aldı. Güzel bir ilkokul şarkısını bi kaç gün dilimden düşürmedim '' Yemyeşil kırlarda bir yavru geyik varmış, Annesinin yanında hoplaya zıplaya oynarmış''
Ormana daldı, Annesinin yanına gitti...
28-11-2016 SİNAN IŞILDAK