Bir Sefer-ül Çinekop daha tarihteki ve anılarımızdaki yerini aldı. Üstelik de anlamı büyük bir etkinlikle birlikte gerçekleştirilerek.
Etkinliği düzenlerken tabii ki tüm üyelerimizin katılımını hedeflemiştik. Bunun için de uğraştık. Biliyoruz ki her zaman herkesin takvimi denk gelmeyebiliyor. Gökhan Hocam çok istiyordu ama yoğun bir etkinlik programının içindeydi. Eğlenceli çiftimiz Burcu ve Umut Egeller Umut'un dünyanın öbür ucundan dönmesine bağlıydı, onlar da çok istiyordu. Cem Kaptan da çok istemişti, hatta görme engellilere eğitimin nasıl verilebileceği, tariflerin nasıl yapılacağı üzerine düşünmeye başlamıştı, sonra etkinliğin iptal edildiği haberi ile başka program yapmıştı, katılamadı.
Burak Başkanın organize ettiği etkinlik için Ankaradan çıkıp, Oktay'ı Körfez'den alıp İstanbul'a geçmiştik. İlk gün ben toplantıda iken onlar da İstanbuldaki arkadaşlarımızla iletişime geçtiler, hem de haftasonu için malzemeleri ayarladılar.
Cumartesi Cüneyt Abi, Oktay, Nasuhi Kaptan, Burak ve ben tek tekne ile çıktık; ancak gelmesi muhtemel arkadaşlarımız için ek tekneleri ihtimal dahilinde tutmayı unutmadık.
Burada Nasuhi ve Celal Kaptanın deneyim ve bağlantıları tabii ki bizim için her şeyi kolaylaştırdı. Onlara büyük teşekkür ediyoruz.
Tekneden av konusunda kaptan unsurunun payını biliyoruz. Bu bir kez daha belli oldu. Kaptan bizi kerterizler arasında gezdirerek sonunda meraları ve sarıkanatları buldurdu. Artık Oktay Aydıner bir downrigger markası oldu. Gün boyunca herkese bu kadar laf yetiştiren biri bu kadar balığı yakalamaya nasıl fırsat bulur anlayamıyorum. Kaptan faktörü dedim ya.
Sonuç olarak hepimizin kolu ağrıyana kadar balık çektiği bir av oldu. Öyle ki Boğaz'ın en güzel yalılarına dönüp bakmadık bile.
Sonra aklımızda İstanbul trafiği hızla koyulduk yola, doğru Mehmet'e. Geçmişin efsane ev organizasyonlarının başrol oyuncusu. (Baknız: Sakarya iftarı, (ara parçalı) Tebliğ çalıştayı). Yine kılı kırk yaran her şeyi düşünen (ama limonu unutup bana aldıran-bu kadarı da olmaz) Mehmet'e teşekkür yetiremeyiz. Balıkçıların biraraya gelmesi her zaman doyumsuz sohbetler uçuşan bilgiler paylaşılan anılar deneyimler. Ben de izledim ve dinledim tabii (horlamadığım zamanlarda). Ne güzel şey balıkçılar arasında olmak.
Ertesi gün seri bir şekilde Arnavutköy sahile indik ve organizasyon işlerine başladık. Murat Karahan, Nasuhi Albulak ve Ali Erdoğan da orada hazırdı. İşte orada (Avrupa Kıtasında olmamıza karşın) Anadolu klasikleri başladı. Yer tecrit edilmemişti, kaldırım dar olduğu için güçlükler olacaktı. Yer bulundu anahtar bulunamadı, Keşke önceden düşünseydik denip durdu. ama sonra birden işler tıkırında gitmeye başladı. Olayın anlamı söylenince kıyıdaki balıkçılar hemen yerlerini etkinlik için verdiler. İngiliz atasözü aklıma geldi: "Hiçbir balıkçı kötü adam olamaz."
Etkinliği düzenleyenler Lions Kulüp, Altınokta Körler Vakfı ve Beşiktaş Belediyesi idi. Alan bariyerlerle çevrilip hazırlıklar yapıldıktan sonra balıkçılarımızı beklemeye başladık; derken geldiler. Hemen yerleştirme yapıldı. Orkestranın Şefi Murat Karahan idi dolayısıyla balık avı adına içimiz rahattı. İşbölümü yapılmıştı ve buna göre herkes görev başına geçti. En rahat ve kaygısız görünenler ise görme engelli arkadaşlarımız idi. Hepimiz arı gibi dönüp dururken onlar da balıkları yakalamaya başladı. Bir tek Orhan yakalayamadı. O da yakalardı ama süre biraz kısaydı ve biraz da aceleyle sonlandırıldı. Belki hızlı bir manevrayla Orhan da misinadaki parmağında hissettiği balıktan gelen telgraf mesajıyla heyecan yaşardı. Bu biraz içimde kaldı.
Bir de sürenin kısalığı ortamı sindirme, sohbet edip birbirini tanıma olanağı vermedi. Bence bu tür bir etkinlikte bu da önemli. Daha geniş zaman ve mekan ile kaynaşma ve tanışma sağlanmalı. Bizim şenliklerimizde bu oluyor.
Eklemeden geçemeyeceğim, orada bulunan insanların en şaşırdıkları şeylerden biri bizim Ankara ve Kocaelinden kalkıp gitmemizdi. Bizim için normal görünen bu durum onlar tarafından büyük bir lütuf olarak değerlendirildi.
Görme engelli birine yardımcı olmak kolay değil ama sanıldığı kadar zor da değil. Bir kere tarifte zorlanıyorsunuz. Şunu şöyle yap diyemiyorsunuz. mesafe tarifinde zorlanıyorsunuz. ama oluyor. güzel de oluyor.
Etkinliğin son sahnesini hatırlayamıyorum. Hepimizin elinde balık-ekmek, sertifikalar, tanışılan insanlar, fotoğraflar, dağılmalar toplanmalar. Hepsi birarada idi. sonrasında cebimde bir ufak paket tahin helvası buldum. Koyacak yer bulamayınca cebime atmışım. Çıkarıp yedim.
Sonuçlar:
Murat bu işi iyi biliyor.
Organizasyon yapmak deneyim istiyor. Prosedür ve kontrol listesi hazırlamak lazım.
Nasuhi Abi oltasını verip karşılığında fotoğraf makinası almış.
Biz Rastgele-derciler birbirimizle gurur duyuyoruz. Ama daha çok biraraya gelsek daha iyi olacak.
İstanbuldakilerle arayı açmamak gerek.
Daha fazla etkinlik yapmalıyız. Kendi aramızda da dışarıda da. Türkiye'de olta balıkçılığının bize ihtiyacı var.
Planlayan gerçekleştiren katkı yapan destek veren gelebilen gelemeyen herkese teşekkürler.