Geçen hafta sonu için hiç bir program yapmamıştım, zira haftalardır boşum yoktu. En son hangi hafta sonu balığa gitmediğimi hatırlamıyorum bile, durum o kadar vahim. İşte bu rahatlık içerisinde geçtiğimiz cumartesi gününü oldukça rahat bir şekilde evde geçiriyordum, hanımın cep telefonu gümbür gümbür çalıncaya dek. Ev telefonu arızalı, benimki kapalı idi, bütün bunlar ortağımı durduramamış bir şekilde bana ulaşmanın yolunu bulmuştu. Muzip bir şekilde cevap vermedim. Uzun uzun çaldırdı ve kapattı. Çok geçmeden cebimi açtım, sesli mesaj bırakmıştı. Aradım… dellenmiş bir vaziyette hazırlan gidiyoruz dedi, önce izin almam lazım dedim ( ağırdan alıyoruz ya ) sonrada tamam aldım iznimi, gelip beni alabilirsin diye ekledim. Hayret ediyorum artık, 1 dakika içerisinde karar verip yola çıkabiliyoruz. Neyse hemen hazırlığımı yaptım, aradan bir saat geçmişti ki aradım. Nerdesin? . Bizim tekne Kaya’nın yedeğinde durur, önce onu aramış, Elvankentte olduğunu öğrenince Kaya’nın çalıştığı mekanı bulmuş ( tabi yolda kaybolduğunu anlatmıyorum ) , garajın anahtarını almış Kaya’nın evin yolundaymış. Mesafeleri siz hesap edin, git gel nerden baksan 60 km. Kritik soruyu sordum; tekneyi tek başına garajdan çıkarabilecek misin? … tamam ben geliyorum orda buluşuruz dedim, çare yok ( arada ekledim tabiî ki… niye? ben tek başıma çıkarıyorum da sen neden çıkaramıyorsun diye ). İyi ki de gitmişim, zaten gidecekmişim. Elektrikler kesik olduğu için garaja girememiş. Haydaaaaaaaa… hemen operasyonu başlattım… garaja girmem 20 dakikamı aldı ama girdim. Söz de gelip beni evden alacaktı ve bu yaz nerdeyse ilk kez rahat rahat balığa gidecektim. Nerdeeeeee… tekne benim arabanın yedeğinde bastık gaza. Ankara’dan çıkarken saat 16.00’ ı gösteriyordu. 110 km karadan, hazırlık falan, 5 km de sudan, saat 18.30 da oltalarımızı suyla buluşturduk. 20-25 dakika içerisinde 4 balık taktırıp 1 tanesini iade ettik. Sessizce bir koya girdiğimizde ortağımın ne iyi edipte bu ani avı aklına getirdiği için ona sevgiyle baktım durdum. Her ikimizde oldukça halinden memnun ve uzun zamandır yapamadığımız bu yalnız ve bir o kadar romantik avdan çok memnunduk. Ancak bizim ava gittiğimizi haliyle öğrenen Kaya ve Birol da bize katılmaya karar vermiş, işleri bittikten sonra akşam geç saatlerde kampa iştirak etmek suretiyle bize katılacaklardı. Neyse, keyifli idi ya, kısacık da olsa süper değerli anlar. Ben bu düşünceler içerisindeyken nerdeyse 1 km uzaktan karşı kıyıdan bir ses duydum belli belirsiz ‘şu Tuncay’ların tekne değil mi’… transa geçmiş olan ortağım fishinglevent duymadı haliyle. Dönüp arkama baktığımda karşı kıyıdaki teknenin muz kabuğu olduğunu tahmin ettim, ben de; o tekne Tarık ağbey’in olmalı diye düşündüm. Sonra sesimi yükselttim, avlakta yüksek sesle konuşulmaaaaaaaaaaz, çıt yok. Ses kesildi, sanırım onlar. Derken yandaki koydan başka bir muz kabuğu çıka geldi. Kerem, Bahadır ve Gürsel. Sürprize bak avlak bayram yeri. Kısa bir selamlaşma faslından sonra, akşamın en verimli dakikalarını pas geçip, enerjileri az kalan Tarık Başkanın yardımına koştum, kısa bir selamlaşma faslından sonra o an için problem olmadığını öğrendik. Onları da gözden kaybetmeden bir iki at çek yaptık ama nafile artık karardı hava. Rastgele yönetimi olarak toplantı mahiyetinde ava gelen ekibin kampına az kala toriklerin enerjileri bitti tabiî ki, Gürsel hali hazırda sudan çıkmıştı, dönüp Tarık ağbeyleri yedeğime aldım ve kamplarına ulaştırdım. Haydin iyi akşamlar dediğimde onlara katılmamız yönünde terkinler aldık. Ancak misafirlerimiz gelecekti, hoş misafirler gelmese de onları yalnız bırakırdık ama Kaya ve Birol geleceği için biz 1 km ötedeki kampımıza çekildik. Avlak da güzel bir sürpriz yaşamış, dostları gördüğümüz için de yüzümüz gülmüştü.
Ortak ile benim romantik yalnızlığımız 2 saat kadar daha sürdü, Kaya ve Birol’unda bize katılmasıyla sabaha kadar kahkaha içinde geçecek bir geceye adım attık. Ay ışığı, kamp ateşi, semaverde çay ve süper muhabbet eşliğinde sabahı yaptık desem yalan olmaz. Dostlar arada aklımıza gelen muzipliği yapmak için beni çok zorlasalar da, bütün olayın sadece benim başıma kalacağını bildiğim için buna razı olmadım. Aslında plan; gece suya açılarak elektrikli motor eşliğinde sessizce yönetim kampına yaklaşarak teknelerini 10 metre açığa alıp demirlemekti. Süper bir plandı, çok merak ediyorum, tekneleri almak için sabah soğuğunda kim yüzerdi ya da benim cep telefonumdan bana ilk kızan kim olurdu ?....
Sabah erkenden suya açıldık, diğer ekiplerde. Gün boyu ben doğru dürüst avlanmadım desem yeridir. Genelde hep motor kullandım ve ekip olarak oldukça zevkli anlar yaşadık. Motorda ben, kepçede ben, Woblerde Kaya, Sasyde fishinglevent; Birol abinin gün boyu ne yapamak istediğini bir türlü anlayamadık. Gerek sırtıda gerekse koylarda oldukça güzel balık aldık. Birol ağbey iki defa ip misina kopardı, ama gün boyu sanki acemiymiş gibi ( oysa en tecrübelimiz ) hareketler yaptığı için o misinaları turnanın kopardığına bizi inandıramadı. Misinayı yeni sarmıştı ama ben fason olduğuna karar verdim. Saat 12.00 gibi tüm ekipler kıyıladık. Diğer ekibin trofe kaçırma videosunu izledikten sonra veda ederek kampımıza vardık. Suya indiğimiz gibi ( 10 dakika içinde ),rekor hızla ( 25 dakika ) toparlanıp evin yolunu tuttuk. Her şeyiyle güzel bir hafta sonu idi hem de hiç hesapta yokken. Avın böylesi de tadından yenmiyor. İYİ Kİ VARSINIZ DOSTLAR.