12 Şubat 2011 SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIK SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
Sempozyum Katılımcıları:
Parlamento Üyesi (Prof. Dr. Gürol ERGİN), Bakırköy Belediye Başkanı (Ateş Ünal ERZEM), Üniversite Temsilcileri; KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri İşletmeciliği Enstitüsü, Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, TKB Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Marmara Denizi Bölgesi Tarım İl Müdürlükleri (İstanbul, Yalova, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir), Su Ürünleri Merkez Kooperatifleri, Bölge Birlikleri (İstanbul, Marmara, Tekirdağ, Balıkesir, Çanakkale) ve Kooperatifleri (Poyrazköy, Şile, Sarıyer, Tuzla, Yeşilköy, Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükyalı, Kınalıada, Burgazada, Kartal, Kadıköy, Bostancı, Anadolu Kavağı, Rumeli Feneri, Rumeli Kavağı, Beykoz, Çengelköy, İstinye, Beyoğlu, Koca Mustafapaşa, Yenikapı, Fatih, Büyük Çekmece, Avcılar, Mimarsinan, Güzelce, Selimpaşa, Silivri, Hoşköy, Bandırma, Dikili, Foça), İstanbul Balık Müstahsilleri Derneği, İstanbul Su Ürünleri Üretici Birliği, İstanbul Deniz Ticaret Odası, Sektörde Faaliyet Gösteren Şirketler (ağ, pazarlama), Sivil Toplum Örgütleri (Greenpeace, SlowFood), Su Ürünleri Mühendisleri, Balıkçılık Teknolojisi Mühendisleri, Biyologlar, Mesleki ve Amatör Balıkçılar.
Davetli Konuşmacılar:
Prof. Dr. Ertuğ DÜZGÜNEŞ (KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi), Dr. Mustafa ZENGİN (Trabzon SÜMAE), Doç Dr. Saadet KARAKULAK (İstanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi), Yaşar KAYABAŞ (TKB KKGM) Dr. Ö. Faruk KARA (Deniz ve Balıkçılık Bilimcisi), Nezih BİLECİK (Deniz ve Balıkçılık Bilimcisi), Ramazan ÖZKAYA (SÜRKOOP Başkanı), Erdoğan KARTAL (İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği Başkanı), Kenan ÇINAR (Balıkesir Birlik Başkanı), Hasan UYSAL (Çanakkale Birlik Başkanı), İsmet YALÇIN (SÜRKOOP Yönetim Kurulu Üyesi), M. Emin TORLAK (Müstahsiller Derneği), Aytunç TOKER (Marmara Birlik), Dr. Ümit ÇETİNKAYA (İstanbul Su Ürünleri Üretici Birliği), Ali GÜNEY (İstanbul Birlik).
İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından Bakırköy Belediyesi’nin katkıları ile 12 Şubat 2011 tarihinde, yaklaşık 300 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen “Sürdürülebilir Balıkçılık Sempozyumu” Marmara Denizi özelinde ülkemiz denizlerinde sürdürülebilir balıkçılık ilkelerinin ortaya konması, karşılaşılan güçlükler, yapısal ve idari sorunlar ile sorunların çözümüne yönelik olarak alınması gereken önlemlerin ele alındığı bir günlük bir çalışma sonunda taraflar aşağıdaki görüşlerde mutabık kalmışlardır.
1-Başta Marmara Denizi olmak üzere tüm denizlerimizde; kirlilik, artan denizcilik faaliyetlerinin sonrası balans suları ile taşınan işgalci türler, iklim değişikliğinin yol açtığı ekolojik sorunlar balıkçılığımızı tehdit etmektedir. Örneğin taraklı medüz (Mnemiopsis leidyi), deniz salyangozu gibi işgalci türlerin mevcut besin zincirinin yapısını bozması ve bu nedenle Marmara Denizinde 2007-2009 yılları arasında yaşanan müsilaj felaketi gibi konuların daha detaylı araştırılması ve kontrolsüz balans sularının atılmasının engellenmesi, arıtılmamış evsel ve endüstriyel atıkların doğrudan denize deşarjının önlenmesi balıkçılığımızın geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
2-Balıkçılığımızı etkileyen kirliliğin önlenmesi için ülkemizin de taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler ve ulusal yasa ve yönetmelikler çerçevesinde; başta Çevre ve Orman Bakanlığı olmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Büyükşehir, İl ve İlçe Belediye Başkanlıkları görev ve sorumluluklarını titizlikle yerine getirmeli, izleme ve denetim faaliyetlerini titizlikle sürdürmelidirler. Bu konuda gerektiğinde akademik kuruluşlardan destek sağlanmalı; kamuoyunu bilinçlendirmek amacı ile araştırma, eğitim ve yayım faaliyetlerine hız verilmelidir.
3-Olumsuz çevre koşullarına karşın sektörde 1980 sonrasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından sağlanan her türlü teşvikler sonucu av filosu ve balık unu yağı işleme tesislerinin kapasitesinde aşırı bir büyüme meydana gelmiştir. Tekne sayısı ve büyüklüğü, av araçları, seyir ve teknik donanımları ve balık bulucu cihazlar bakımından av filosu işletilen stoklar ile orantılı olmayan bir kapasiteye ulaşmıştır. 2000’li yıllardan sonra bazı balık kaynaklarının tükenmesi mevcut av gücünün sınırlı kaynaklar üzerinde daha fazla yoğunlaşmasına neden olmuştur.
4-Av filosundaki aşırı yatırım ve istihdam imkânları balıkçıların kaynağı daha fazla kullanma taleplerini gündeme getirmiştir. Balıkçılık kaynaklarının sınırlı oluşu stokların daha fazla yıpratılmasına neden olmuş, hemen hemen her türde üreme olgunluğuna ulaşmamış balıkların avlanılması gündeme gelmiştir. Yapılan araştırmalarda hedef türün küçükleri başta olmak üzere hedef olamayan ve koruma altında olması gereken bazı türler ile birlikte istem dışı av oranı yaklaşık %50 seviyelerine ulaşmıştır.
5-Stokların daha rasyonel işletilmesini sağlamak için stok tahmin çalışmalarına ve avcılığın bu tahminler doğrultusunda sürdürülmesine bir devlet politikası olarak önem verilmesi ve uygulanması, faaliyetlerin tüm paydaşlar ile ortak bir şekilde yürütülmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.
6-Seçici avcılık yöntemleri ön plana çıkarılmalıdır. Denizlerimizde trol avcılığında kullanılan ağların torbalarında ölçüsü bilimsel yöntemler ile belirlenmiş kare gözlü ağların kullanılması, ayırıcı panel ve ızgara uygulamaları getirilmesi, uzatma ağlarında göz açıklıklarının ilk üreme boyuna göre daha seçici hale getirilmesi, bu amaçla önemli hedef türlerde ilk üreme boyuna yönelik araştırmalara hız verilmesi ve mevcut çalışmaların da güncelleştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
7-Türkiye Boğazlar Sisteminde; balıkçılık faaliyetlerinin yeniden ele alınarak düzenlenmesi, en azından pelajik balık sürülerinin yoğun göç dönemlerinde her türlü avcılığın yasaklanması gerekmektedir.
8-Azalan balık stokları ve düşük av verimliliği nedeniyle kıyı balıkçıları ve büyük balıkçılar ekonomik sıkıntı içerisindedirler. Bu nedenle birçok balıkçı bankalara olan kredi borçlarını ödemekte sıkıntı çekmekte, sigorta primlerini ödeyememektedirler. Yoğun av sezonunda bile denize çıkamayan balıkçılar bulunmaktadır. Kay-kay, işgalci türler ve kirlilik gibi kısa vadede çözümlenemeyecek ekosistem sorunları “Doğal Afet” kapsamına alınarak destek sağlanmalıdır. Kurallara uygun avcılık faaliyetinde bulunan ve izin verilen av boyunun üzerinde av yapan balıkçılara su ürünleri yetiştiricilerine uygulanan teşvik tedbirlerinin getirilmesi, av baskısının azaltılmasında önemli bir yöntem olarak değerlendirilmiştir. Bu gibi önlemler av baskısının olumlu yönde azaltılmasına yol açabilecektir.
9-Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, mevcut yapısı ve Mecliste bekleyen yeni yasa tasarısının içeriği balıkçılık yönetimi açısından maalesef beklenenleri karşılamaktan uzaktır. Örneğin Avrupa Birliği’nde balıkçılık faaliyetleri Ortak Tarım Politikasından ayrılmış ve zaman zaman yeni düzenlemelere tabi tutulan Ortak Balıkçılık Politikası oluşturulmuştur. Ülkemizde gerek yetkili otorite ve bürokrasi, gerekse de yasal düzenlemeler balıkçılığımıza özgü bir politika çerçevesinde bir bütün halinde ele alınmalıdır. Bu nedenle Ulusal Balıkçılık Politikasının oluşturulması kamu yönetiminin bu politika çerçevesinde yeniden örgütlenmesi, balıkçılık ve deniz bilimleri alanlarında eğitilmiş ve uzmanlaşmış kadrolar ile yönetilmesi gereği dile getirilmiştir.
10-Balıkçılık yönetiminin önemli paydaşlarından birisi olan balıkçılık örgütleri, uygulanmakta olan yönetim şekli içinde sorumluluk alma arzusundadırlar. Ancak şu anda gerek idari-hukuki mevzuat, gerekse de ekonomik yapı bakımdan çok yetersizdirler. Balıkçı kooperatiflerinin oluşturdukları birlik ve üst birlik yapılanmasının finansal açıdan güçsüz olmaları nedeniyle balıkçılık yönetiminde arzulanan otokontrol ve katılımcı rollerinin yetersiz kaldığı vurgulanmıştır.
11-Avcılığı düzenleyen kararların alınmasında önemli bir yeri olan Bölgesel ve Merkezi Danışma Kurullarının evrensel bir anlayışla yeniden yapılandırılması ve özerk bir kimliğe kavuşturulması; ayrıca “Balıkçılık Araştırma Grubu” gibi bir bilimsel kurulun da oluşturularak Bakanlık ve Danışma Kuruluna tavsiyelerde bulunması gerekliliği dile getirilmiştir.
12-Avlanan ürünlerin kayıtlarının tam olarak tutulmasını amaçlayan “Karaya Çıkış Noktaları”nın yer ve sayı itibari ile yetersiz olması kayıt dışılığı arttırmaktadır. Ayrıca balıkçılar avı uzun mesafeli noktalara taşımak zorunda kaldıkları için olumsuz deniz koşulları, artan maliyetler ve harcanan zaman açısından mağdur olmaktadırlar. Bunun yanında balıkçılar kendi ürünlerini pazarlamakta daha etkin rol alma isteğini dile getirmişlerdir. Bu nedenle balık hallerinde kooperatif ve birliklere ait satış yerlerinin tahsis edilmesine ve buna ilişkin yasal düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
13-Özellikle bazı büyük balıkçı temsilcileri tarafından halen bazı balık türlerinin tanımı konusunda bilimselliği olmayan bazı tanım ve algılamaların olması dikkat çekmiştir. Örneğin palamut-torik, çinekop-lüfer gibi aynı türün farklı büyüklükteki bireylerinin farklı cins ve tür olarak adlandırılmaları dikkat çekmiştir. Bu nedenle balık ve balıkçılıkla ilgili kavramlara daha net, standart ve bilimsel tanımlar getirilmeli ve bunun için balıkçıların yoğun bir eğitim sürecinden geçirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
14-Avcılığına izin verilen her hedef türün üreme büyüklüğüne ulaşmamış küçük bireyleri ile nesli tehdit altında olan ve korunması amacıyla avcılığı yasaklanan türlerin aynı ağdan çıkması halinde denize iade edilmeleri ve satışlarının yasaklanması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
15-Bütün bu amaçlar doğrultusunda denetim faaliyetlerinin sadece denizlerde değil karaya çıkış noktaları, balık halleri, balık pazarları ve her türlü satış yerleri ile son tüketim noktaları olan lokantalarda da sürdürülmesi zorunlu görülmektedir. Daha çok Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yürütülen bu faaliyetlere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il ve ilçe teşkilatlarının daha fazla önem vermesi yanında; Balıkçı Kooperatifleri, Birlik, Üst Birlik, Balıkçı Dernekleri ve Sivil Toplum Örgütleri ve tüketicilerin de katkı sağlaması büyük önem taşımaktadır.